Ben de Yaşadım!
Ancak bu kitapta zaman zaman andığım tarz olay ve olgularla birleşen yaratılış özelliklerim, birçok zaaf noktaları ve bir kısım hassasiyetler geliştirdi kimliğimde…
Bu anlamda aklıma gelenler:
-Mümkün Mertebe kendi kendime yeterli olma çabası…
-Yine mümkün olduğunca mihnet, daha doğrusu yük altına girmekten kaçınma ve bu anlamda mihnet etmeme…
-Mümkünse verici olma ancak iane, özellikle başa kakılması muhtemel yardımları kabul etmeme ve bunlardan özenle kaçınma… Böylece aşırı derece eğintisizleşme… Bu anlamda gerekirse kendimin olan değerlerden dahi vazgeçme…
-Öğretmenlik vasfımla ideallerimi ayrık tutmak kaydıyla: Neredeyse insanlara yaranma derecisine varan aşırı verici tavırlara yönelme… Hak etmeyenlere gereğinden fazla değerler verme… Sonuçta ise çiğnenme…
-Andığım bu aşırı vericilikten sonra karşılanmayan dostluk beklentilerim nedeniyle aşarı kırılganlık ve alınganlıklar gösterme…
Ancak zaman içinde bu yöndeki zaafımı “Allah için vermek” biçimde özetlenebilecek bir yöne kanalize etmeye çalıştıysam da, başarı derecemi bilemiyorum.
-Göz göre göre, adeta salaklık derecesinde ve kendime ağır hasarlar verecek biçimde iyi niyet kullanımlarına girişme…
-Gerçek hayat anlamında nice alanlarda körleşme… Dolayısıyla gerçek hayatın gereklerini görememe…Bu anlamda, burnumun ucundaki olanakları bilememe...
-Kendi özümden tavizler vererek başkalarının çıkarlarını öne alma, bununla bağlantılı olarak, gönlümün istediğinden ziyade, çıkarcı olmamak anlamında işin icabına uygun davranma gayreti geliştirme…
-Başka insanların ne diyeceklerini çoklukla önemseyen bir hayat tarzı benimseme…
-Gerek andığım, gerekse anmadığım bu vb. tüm bileşenler karşısında kendi hedeflerimi ve gücümü tam tayin edememe… Yapabileceğimin çok çok gerilerinde hedefler belirleme…
-Para ve mevkiiyi hayatın odak noktasına almama, alamama…
Buradan hareketle söyleyebilirim ki; eskiden beri zenginleri sevmem ben… Hiç kimsenin gelip geçici varlıklarına bırakın hasedi, imrenmedim bile…
Onların mallarıyla kibirlenmelerini, insanlara tepeden bakmalarını, şâşaa, gösteriş ve debdebelerini… Caka fiyaka ve çalım satma ile satanları… Ve aynı tarz hareket edenlerle bu konumdaki para, mevkii ve makam sahiplerini… Bu tıynetteki insanları ve bu insanlarla onların durumlarına öykünenleri asla sevmedim!
Sadelikle içtenliği severim ben…
-Ne var ki bu konularda da aşırılaştım belki…
Mesela bol bol harcamayı, döküp saçmayı değil, gıdım gıdım harcamayı severim. İşin gereğinden kaçınmasam da gerekmedikçe zerreyi dahi israftan hoşlanmam. Pazarlıkçılığım vardır. Bir de ucuzunu aramak… Mümkün olduğunca iyisinden ama...
-Gelişmeler karşısına bir an önce ve en kısa yoldan kendi ekmeğimi kazanıp, kendi çapımca küçük bir yuva kurmaya yönelme… Ama ne yönelme…?! Israr ve önemle… Ki adeta aile yaşamındaki kendi batışımı kendim çanaklama…
Durum bu olunca İvriz İlköğretmen Okulu bittiğinde Üniversiteye gitmek gibi bir fikrim bile olmadı asla! Nitekim Hukuk Fakültesine gitmeyi tam 13 yıl öğretmenlik yaptıktan, 3 çocuk sahibi olduktan hatta analarından boşandıktan sonra akıl edebildim anca…!
Gerçi bunun da bir hayrını görmedim; o da neyse…!?
Ki Türkiye’deki hukuki ortama da intibak edemedim kesinlikle…
Özellikle avukatlığa…
Camiadaki çıkarcı çarka…
Hatır gönül ilişkisine ve onca katakulliye…
Hak arama yerindeki onca haksızlık ve hukuksuzluklara…
İntibak edemedim kısaca…
Yeterince karşı da duramadım kendi şartlarımca…
Bir de özel hayatımdaki hengamelerle birleşince…
Kendimi her zaman bir öğretmen olarak buldum sadece…
Ve durum böyle oyunca…
Kendimi bildim bileli ve kendi bildiğimce:
İyi niyet ve merhametten ayrılmadım asla!
Hak gördüğüm yerden ve işin icabından kıvırtmadım kesinlikle!
Hak bildiğim hiç bir şeyin arkasından çekilmedim. Çıkarımın değil, hakkın arkasında durdum; ona destek oldum. İyiden, iyilik ve güzellikten yana oldum sadece.
Mevki, makam, para, pul hırsına tutulmadım!
Kimsenin malına, mülküne haset etmedim!
Bırakın hasedi, gıpta bile etmedim.
Sadece sıcak bir yuvaydı gıpta ettiğim; onu da asla bulamadım.
Çıkar ilişkileri kurmadım!
Asla çıkar peşinde gitmedim!
Kimseyi kullanıp, kimseyi harcamadım.
Kimseyi dışlayıp, ötelemedim!
Ne var ki ben yaklaştıkça dışlayanları daha da çok dışladım!
Esasen çok kırıldım, çok gücendim ancak kesinlikle kin gütmedim!
Elimden geldiğince faydaya ve faydalı olmaya çabaladım.
Gerçi kimseye de yaramadım!
Her şeye rağmen bu kadar becerdim.
Laf ebeliğini bıraksın!
Daha iyisini beceren beriye gelsin!
Gelsin de ölçüsünü versin!
Ezbere Ahkâm kesmesin!
Aklı olan kendine baksın!
Gözünden merteği çeksin de baksın!
Bakın; işte ben de yaşadım.
Ne yaşadıysam onu yaşadım…
Nasıl yaşadıysam öyle yaşadım…!
Daha nice nice…
Ama, aynen böyle yaşadım!
Hasılı: Ben de yaşadım!
Mehmet DURAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder